Balın; kronik yaraların, diyabetik ülserin, mide ülseri ve mide-bağırsak ülseri gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir. Balın tedavi edici rolü kısmen antimikrobiyal etkisinden kısmen de antioksidan madde içermesinden kaynaklanır. Bu özellikleri ile bal, geleneksel tıpta önemle göz önünde tutulmuş, insanlık tarihi boyunca çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılagelmiştir. Bu haftaki blog içeriğimizde antik dünyanın reçetelerinde önemli bir şifa kaynağı olan baldan bahsediyoruz. Keyifli okumalar.

Sümer, Babil, Mısır, Hitit, Yunan, Roma, Hint, Maya, Çin ve antik dünyanın başka pek çok merkezinde balın, ilaç yapımında kullanıldığına dair çeşitli kanıtlar günümüze kadar ulaşmıştır.
MÖ. 1900-1250 yılları arasına tarihlendirilen Sümer kil tabletlerinde ilaç içeriklerinin %30'unu bal oluşturur. Benzer şekilde tıbbi içeriğe sahip Eber Papirüsü'ndeki (MÖ. 1150) bilgiler balın Mısır'da yalnızca bir tüketim maddesi olarak değil, aynı zamanda yaygın bir ilaç olarak değerlendirildiğini ortaya koymaktadır. Mısır tıbbında bal, ağırlıklı olarak yanık tedavisinde, ülser ve göz hastalıklarında kullanılmış, ayrıca laksatif etki eden ve kurt düşüren ilaçların temel girdilerinden birini oluşturmuştur.
Uygarlık tarihi boyunca bal, lezzetli ve enerji veren bir gıda maddesi olmanın ötesinde, genel sağlığın korunmasında ve türlü hastalıkların tedavisinde yararlanılan bir ilaç olarak kullanılmıştır. 5000 yıldan uzun süredir geleneksel tıp uygulamalarında bal; yara ve yanıklar başta olmak üzere soğuk algınlığı, öksürük gibi sık görülen günlük rahatsızlıkların tedavisinde yaygın olarak tercih edilmektedir. Son yıllarda sayısı giderek artan akademik çalışmalarla yangı giderici, yara ve yanık iyileştirici, mide ülseri ve gastrit sorunları tedavisinde etkili olabileceği bilimsel olarak ortaya konulmuştur.
Balın içeriği (yaklaşık olarak %80'i) karbonhidratlardan oluşmaktadır. Ayrıca polifenolik maddeler, vitamin ve mineraller, proteik maddeler ve su bulunmaktadır. Ancak her bal aynı miktarda şifalı değildir.
Balın saflık ve kalitesini gösteren en önemli parametler prolin ve toplam fenol içeriğidir. Kaz Dağları'nın eşsiz doğasında ve sınırlı miktarda üretilen Siyah Bal, içerik bakımından yalnızca Türkiye'nin değil Dünya'nın en seçkin balları arasında yer alır. Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği'ne göre minimum değeri 300 mg/kg prolin Siyah Bal'da 1000 mg/kg üzerindedir. Benzer şekilde balın kaynağına göre 5-1300 mgGAE/kg arasında değişebilen toplam fenol miktarı Siyah Bal'da 1.1195,8 mgGAE/kg ile rekor seviyeye erişmiştir.
Elbette böyle kıymetli bir balın şifasından yararlanabilmek için ısıl işlem görmemesi, farklı ballarla harmanlanmaması, filtre edilmemesi büyük önem taşır. Bu nedenle Siyah Bal'ın "ham" hali makbuldür.
Siyah Bal'ın Faydalarını kısaca özetlemek gerekirse; İçerdiği yüksek prolin ile hücre yenileyici özellik taşır, yüksek antioksidan kapasitesi sayesinde serbest radikallerin vücuttan uzaklaşmasına yardımcı olur, yapılan hücre kültürü çalışmaları ile kanser tedavisinde etkili olabileceği kamuoyuna duyurulmuştur. Antiseptik ve antibakteriyel özelliktedir. Hafıza ve konsatrasyonu iyileştirmeye, iştahı düzenlemeye yardımcı olur.
Kısacası Siyah Bal yüksek kaliteli bir bal olmanın ötesinde, şifa kaynağıdır. Kovandan çıktığı haliyle tüketime sunulan Kaz Dağları Siyah Bal ile tanışmadıysanız şimdi tam zamanı!