top of page

BİN PINARLI İDA’NIN AĞAÇLARI: MEŞE

Heybetli görüntüsüyle gücü, kudreti ve tanrısallığı simgeleyen meşe, pek çok kadim kültürün inanç sisteminde kendine yer bulmuş “kutsal” ağaçlardandır. Öyle ki, Yunan mitolojisinde ormanlarda yaşayan ağaç perisi “Dryad” (Yunanca: Δρυάδες), Yunanca "meşe ağacı" kelimesiyle ilişkilidir. Pazar okumaları serisinin bu haftaki içeriğinde 65 milyon yıllık geçmişiyle gezegenimizin en eski, en yaygın ve belki de en fazla kutsallık atfedilen ağaçlarından olan meşelerden bahsediyoruz. Keyifli okumalar.

Latince karşılığı “Quercus” olan meşe, üstün kalitesi nedeniyle tarih boyunca çok kullanılan ve bu nedenle tahrip edilen bir tür olmasına rağmen yaklaşık 400 türüyle halâ dünya genelinde geniş bir yayılma alanına sahiptir. Ekvatordan kutup dairelerine ve deniz seviyesinden 3500 metre yüksekliğe kadar tüm kıtalarda yetişebilir. Yavaş büyür ve fakat uzun yaşar. Yaşam süresi 1000 yılı bulan meşe ağaçları 45 metreye kadar boylanabilirler.


Meşenin birçok türü, dış görünüş bakımından son derece heybetli ve dayanıklı olduğu izlenimini verir. Derine giden kökleri, geniş gövdesi ve kuvvetli dallarıyla; kar, fırtına ve benzeri doğa olaylarına en çok dayanan ağaçlardandır.


Dengeli, kalın ve koyu renkli dallarının yazın yapraklı olduğu zamanlarda bile görünmesi, meşe ağacıyla ilgili kudret ve dayanıklılık hissini güçlendirir. Çok geç yaşlarda dahi kök ve kütükten sürgün verebilirler. “Heliofil” (Işık sever) karakterleri nedeniyle başka ağaçların gölgesinde yaşamaya tahammül edemeseler de, kendi dalları altında pek çok bitkinin yerleşip yaşamasına izin verirler. Diğer bitkileri koruyan bu hali kuşkusuz meşenin ihtişamını arttırır.

Kadim Uygarlıkların Kutsalı

Yukarıda sayılan tüm bu özellikleriyle meşe ağacı, antik çağlardan itibaren pek çok toplumun inancında “kutsal” sayılmıştır. Tarih boyunca insanoğlunun türlü fiziksel ihtiyaçlarını gidermesinin yanı sıra, iç dünyasında da kendine esaslı bir yer bulmuştur. Ormana karşı duyulan ve ekseriyetle korku ile karışık bulunan saygı, sevgi, hayranlık ve şükran hisleri, ağaçlara ilahi özellikler atfedilmesine neden olmuştur.


Antik çağlarda “meşe ağacı” tanrıçanın bedeni, “meşe kavuğu” ise tanrıçanın rahmiyle özdeşleşmiştir. Ana tanrıça heykelleri meşe ağacından yapılırken; kahinler meşe ağacının yapraklarının rüzgârda çıkardığı sesleri yorumlayarak kehanetlerde bulunurlardı. Yunan mitolojisinin büyük şairi Homeros "Yağmur, meşeleri ıslattığı vakit perilerin sevindiğini” söyler. Antik Yunan’da Zeus'a dua edileceği zaman mekân olarak yaşlı bir meşenin altını seçilir; Keltler evlilik törenlerini meşe dalları altında yaparlardı. Benzer şekilde Romalılara ait birçok resim, para ve kıymetli taşlar üzerinde meşe motiflerine rastlanır. Cermenler ve İskandinavlar'da ise meşe uzun süre kutsallığını korumuş ve ilah mertebesine çıkarılmıştır. Hatta Hristiyanlığın kabulünden sonra bile, bazı papaların şiddetli yasaklarına rağmen Almanya'da 11. ve Litvanya'da 16. yüzyıla kadar meşelere tapma geleneği devam etmiştir. Çin'de, Mançurya'da meşe iyilik ağacı olarak tanımlanır. Bu sebepledir ki, hemen bütün mabetlerin çevresinde meşe ağaçları yer alır. Meşe ağacının öz Türkçe’deki karşılığı ise “kabaağaç”tır. Buradaki kaba kelimesi daha ziyade gösterişli, güzel ve kuvvetli manasında kullanılır.

Yaşamın Her Alanında Meşe


Önceleri kovuğunu yuva bilen avcı toplayıcı atalarımız için ateşin keşfiyle birlikte meşe; ısı ve ışık kaynağına dönüşmüş, yerleşik yaşamda konut yapı malzemesi olarak kullanılmış, pelit meyvesi ile boya elde edilmiş, zemin ve duvar süslemeleri yapılmış, ilerleyen dönemlerde mobilya yapımında kullanılmış, şarap fıçısından ziraat aletlerinde, inşaattan gemiciliğe uzanan türlü alanlarda varlığını sürdürmüştür. Nitekim modern çağda hala aranan, kıymetli bir hammaddedir.


Türkiye’de meşe ağacının 18 türü bulunur. Kaz Dağları; Sapsız Meşe, Macar Meşesi gibi türleriyle meşe ağacına ev sahipliği yapan önemli bölgelerdendir. Homeros İliada’sında, günümüzde Kaz Dağı olarak bilinen İda Dağı’nı “bol pınarlı vahşi hayvanlar anası” olarak anlatır. Kaz Dağları’nın yüksek zirvelerinden eriyen karların oluşturduğu nehirleri, meşeler de dahil gökyüzüne uzanan heybetli ağaçları ve elverişli iklimi bu kadim coğrafyanın eşsiz bir ekosisteme sahip olmasını sağlamıştır.


Şifalı Siyah Bal


Kaz Dağları’nda bulunan meşelerin en önemli özelliği, Dünyanın en seçkin balları arasında yer alan ve halk arasında "Siyah Bal" olarak bilinen bir salgı balı çeşidinin şifalı içeriğini oluşmasına katkı sağlamasıdır. Koyu karamel renginde, yoğun ve aromatik yapısıyla Kaz Dağı Balı, gastronomik bir keyiften çok daha fazlasını sunar. Balda saflık ve kalite göstergesi olarak bilinen ve standart değeri 300 mg/kg prolin değeri Kaz Dağı Siyah Balı’nda 1000 mg/kg üzerindedir. Benzer şekilde toplam fenol içeriği 1300 mg/kg üst sınırına yaklaşmıştır. Sahip olduğu değerlerle yüksek kaliteli bir bal olmanın ötesinde, şifa kaynağı olan Siyah Bal; içeriğinde meşe, kestane, ıhlamur ve bölgeye özel endemik bitkilerinin özlerini barındırır. Yaz aylarında meşe ağacındaki pelitte oluşan salgıyı toplayan arılar kovanlarına adeta şifa getirir.


Yunan Mitolojisine göre tanrıların babası Zeus’un bebekliğinde bal arıları tarafından beslenmesi ve kutsal ağacının meşe olması tesadüf olmasa gerek. Kaz Dağları’nı içine alan Troas Bölgesi’nde bir meşe ağacıyla karşılaşırsanız; kaç yüz yıldır orada olduğunu, hangi uygarlıkları gördüğünü, ev sahipliği yaptığı hayvanları, gölgesinde yaşamasına izin verdiği bitkileri hatırlamanızda fayda var. Muhtemelen asırlık ve sessiz bir Dünya tanığına bakıyorsunuz!


156 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page